#1
|
||||
|
||||
Bloodborne İnceleme
Kanlı ay, lanetlenmiş bir şehrin tepesine doğru yükselirken çılgın bir kahkaha tüm dünyanızı kaplıyor. PlayStation kolunu sıkıca tutup, yutkunarak ne yapacağınızı düşünüyorsunuz. Karanlık gölgelerden yavaşça size doğru yaklaşan iğrenç, hayvanımsı canlılar gözlerinizi takip ediyor. Çok yakında etrafta yankılanan kahkahanın size ait olduğunu fark ederek, hayatta kalmanın verdiği hırsı antik şehrin duvarlarına kan sıçratarak çıkartacaksınız. Bloodborne'a hoş geldiniz, ölümün ve deliliğin her karanlık köşede dans ettiği, anlamsızlığınsa rehberiniz olduğu o yolculuğa... From Software'in deliliğin sanat galerisine devam ettiği yeni tablosunda kendinizi bir gezgin olarak buluyorsunuz. Atmosferiyle beraber Lovecraft romanlarından fırlamış antik şehir Yharnam'da tamamen imkansız ve gerçek dışı bir savaşta kararlılık tutunacağınız tek his. Tatminkarlığın tek ödül olduğu bu başarıyı elde etmek için birçok kabusun üstesinden gelmelisiniz. Bloodborne'un neye benzeyeceğini zaten From Software'in diğer Souls oyunlarından tahmin edebiliyorsunuzdur, zira bu türe ilgisi oyuncular zaten yolculuğun nasıl başlayacağından bitiş noktasına kadar olan o sürede neler yaşayacaklarının farkındalar ve çoktan sinir haplarını koltuklarının yanına koydular bile. Bloodborne aslında fantastik bir oynanışın teröre bulandırılmış hali, lanetli şehir Yharnam'ın büyük bir sorunu var ve bu belki de kabuslarınızda bile ziyaret etmek istemeyeceğiniz bir ortam. Harika görsellerle karanlık bir dönemi ele alan ve o kasvetli atmosferi üstünüze basa basa hissettiren bu his, Souls oyunlarındaki korku ve gerilime de seviye atlatarak gözünüzden yaşlar getirtmeye gelmiş. Victorian döneminin tadını (kanını mı demeliydim?), yerde gördüğünüz taştan bile alacağınız bu atmosferi From Software'in daha önceki hiçbir oyununda hissetmemiştik. Elbette Bloodborne'un görsel kalitesi de bu durumu yansıtan en önemli etmenlerden biri olmuş. Savaş sistemi Souls serisine göre bambaşka bir his yaratıyor diyebilirim. Daha hızlı, ama bununla beraber daha çok dikkat gerektiren; saldırganlık ödüllendirirken pasiflik canınızı yakıyor. Bloodborne'da en iyi savunma saldırıdır ilkesine var gücünüzle asılabilirsiniz. "Şimdi sıyrık alırım, hiç girmeyeyim," diyeceğinize ağır saldırılarla düşmanları şaşırtın ve hemen sonrasında hafif darbelerle de işini bitirin. Diğer türlü siz aylak aylak gezerken bir anda gaza gelen düşmanlar sizi kebaba çevirebiliyor. Canınızı geri kazanma sistemi olarak düşmanlar size zarar verdiği anda görünen belirli bir canı onlara geri saldırarak kazanabiliyorsunuz. Tabii bunun için yer ve zamanlama da çok önemli rol oynayarak bu sistemi size büyük risk büyük ödül olarak sunuyor. Zaten genel olarak oyunda öleceğiniz için öğrenmeye açık olun, zira Bloodborne'un tüm olayı öğrenme ve keşfetme üzerine kurulu. Silah sisteminde yine stratejik davranmanızı gerektiren uzun menzilli ve yakından dövüşeceğiniz silahlar yer alıyor. Sıklıkla yeni silahlar satın alabilir, seviye atlayabilir, yeni zırhlarla kendinizi geliştirebilir veya topladığınız kanlarla karakterinizi kişiselleştirebilirsiniz. Tabii hayatta kalabilirseniz. Çok acı değil mi? Oyunda aslında yapacak oldukça çok şey var, ama siz ip üstünde yürüdüğünüz için ya öldüğünüzde hepsini kaybedeceksiniz, ya da keklik gibi dolaşarak basit düşmanlardan birikim yapacaksınız. Ki bu da ilerleyen yerlerde karşınızda çıkacak en basit bir düşmana bile yanlış hamle yapıp ölüme tekrar merhaba demekle sonuçlanabiliyor. |